2022 yılında çıkarılan Öğretmenlik Meslek Kanunu’nda değişiklik ve yenilikler içeren yeni Öğretmenlik Meslek bu Kanunu tasarısı TBMM ' de görüşülmekte ve ilk on altı maddesi kabul edilmiş durumda. Yeni dediğime bakmayın, dile getirilen ve talep edilen birçok eksiklikler barındırmakta, çözüm yerine beraberinde yeni sorunları da getirmektedir. Ancak sizlerle paylaşmak istediğim husus kanunun, öğretmen yetiştirme ve yerleştirme üzerine getirdikleri olacaktır.
Öğretmenlik, genel kültür, özel alan eğitimi ve öğretmenlik meslek bilgisi bakımından hazırlığı gerektiren özel bir ihtisas mesleğidir. Öğretmenler, ekseriyetle üniversitelerimizin eğitim fakültelerinden mezun olanlardan yerleştirilmektedir. Beklenen odur ki yetiştirilen öğretmende istenen yeterlilikleri kazanmış olmasıdır. Ancak MEB öyle düşünmüyor!
Kanunla, eğitim fakültelerinden mezun olmuş öğretmenlerin aldığı eğitim hiçe sayılmaktadır. Eğitim fakültelerinden mezun olması yetmiyor, KPSS’ den yüksek puan alması da yetmediği gibi belirlenen şartlarla, üniversitelerin “artık öğretmenlik yapabilirsin” diye mezun ettiği öğretmenleri dört veya üç dönem kurulacak MİLLİ EĞİTİM AKADEMİSİ’nde yeniden eğitime tabi tutacak! Alacağı bu eğitim sürecinde de asgari ücretin biraz üstünde bir ücret alacak. Bu da ayrı bir konu ve sorun.
Öğretmenlik mesleği yeterlikleri çerçevesinde belirlenen teorik ve uygulamalı derslerden oluşan hazırlık eğitimini, Milli Eğitim Akademisi verecek. Öğretmenlik mesleğinin gerektirdiği bilgi, beceri, tutum ve değerleri içeren öğretmenlik mesleği yeterlikleri Bakanlıkça belirlenecek. Yeterlilikleri bakanlığın belirlemesi sorun değil belki ama; bu yeterlilikler eğitim fakültelerinde görev yapan öğretim üyeleriyle birlikte belirlenmesi daha isabetli olmaz mı? Dahası MEB Milli Eğitim Akademisinde verilecek eğitimleri kimler verecek, eğitim fakültesi öğretim üyelerinden yararlanamayacak mı?Belirlenen öğretmen yeterliliklerine uygun öğretmen profilini yetiştirmek te eğitim fakültelerinin görevi değil mi? Yook, üniversiteler bu işi başaramıyor deniyorsa, eğitim fakültelerinin kapısına kilit vurulsun! MEB şu an neredeyse tam da bu kafayı yaşamaktadır. Kendi öğretmenimi kendim yetiştiririm. Eyvallah!
Ne var bunda der gibisiniz? Çok şey var. O zaman sormazlar mı bu eğitim fakülteleri ne işe yarıyor? MEB, belirdiği öğretmen niteliklerini eğitim fakülteleri veremiyor mu? Eğitim fakülteleri mi sorunlu, burada görev yapan akademik kadronun donanımı mı yetersiz? Eğitim Fakültelerine alınacak öğrencilerin kriterlerini daha baştan mı belirlemek gerekiyor? Eğitim fakültelerinin sayılarını ve öğrenci kontenjanlarını ülkemizin ihtiyaçlarına göre planlanmak mı gerekiyor?Eğitim fakültelerine girmek için sınavın tek başına yeterli olmadığı aşikâr. Üstelik MEB in öğretmen yetiştirme ve yerleştirme yaklaşıma YÖK’ten, eğitim fakültelerinde görev yapan öğretim üyelerinden bir itiraz da yok. Durumu kabullenmiş görünüyorlar. Bence eğitim fakültelerinde görev yapan öğretim üyelerini cübbelerini fakültelerinin kapısına bırakmalı. Aslında tartışılan tek başına öğretmen yeterliliği değil, YÖK’tür, eğitim fakülteleridir, öğretim üyelerinin akademik yeterliliğidir. MEB kısaca diyor ki: Üniversiteler, eğitim fakülteleri öğretmen yetiştir-e-miyor! Yazık!
MEB’in Milli Eğitim Akademisi kurmasının güzel yanları da vardır. Mesela, atanmış öğretmenlerin gelişen ve değişen konularda, yeni bilgi ve beceri ve yeterliliklerinin geliştirmesine hizmet edebilir. Hizmetiçi Eğitim Merkezlerine kontenjanı sınırlı olan ve üstelikte isteğe bağlı olan eğitimler yerine, ihtiyaçlar doğrultusunda, Milli Eğitim Akademisinde yer alan eğitim kadroları öğretmenleri 20 -30 kişilik gruplar halinde düzenli ve verimli bir şekilde eğitime alabilir. Hatta Hizmetçi Eğitim Merkezleri ya akademinin görevlerini yüklenmeli, revize edilmeli ya da onun da kapısına kilit asılmalıdır. Öğretmen verilen eğitimlerden dolayı “ iyi ki bu eğitimi vermişler, çok şey öğrendim, kazandım” demelidir. Yapılmış olmak için yapılmamalıdır. Verilen eğitimler, çocuklarımızın eğitim süreçlerine yansımalıdır. Sınıfta, derste pratiği olmayan şeylerle vakit kaybedilmemelidir. Kabul edelim ki kendini en güncel tutması gerek mesleklerin başında öğretmenler gelir.
Milli Eğitim Akademisi hazırlık eğitimine alınacak adaylar, atama izni verilen pozisyon sayısını geçmemek üzere, sınav puanı üstünlüğüne göre belirlenecek. Hazırlık eğitiminde her bir teorik dersten en az iki yazılı sınav yapılacak. Her bir dersten not ortalaması 100 üzerinden 60 ve üzerinde olanlar başarılı sayılacak. Teorik derslerden başarısız olanlara, başarısız oldukları her bir ders için ek bir sınav hakkı verilecek. Ek sınavdan 60 ve üzerinde puan alanlar ilgili dersten başarılı sayılacak. Ek sınavlar sonunda herhangi bir dersten başarısız olanların Akademiyle ilişiği kesilecek. Hazırlık eğitiminde edinilen bilgi, beceri, tutum ve davranışların eğitim öğretim ortamına yansıtılmasındaki başarı düzeyini belirlemek amacıyla öğretmen adayı 3 defa değerlendirmeye tabi tutulacak. Öğretmen adaylarından uygulamalı ders başarı puanı 100 üzerinden 70 ve üzerinde olanlar başarılı sayılacak. Bu hususta belirtilenlere bakılınca öğretmenlik mesleğine nitelik kazandırmak için ne kadar çok kıymet verildiği düşünülebilir.
Ama can alıcı soru şu olmalı: Üniversitelerdeki eğitim fakülteleri ne işe yarıyor? MEB ile YÖK arasında süreklilik arz eden bir işbirliği kurularak MEB’in istediği niteliklere sahip öğretmen modeli yetiştirilemez mi? Mademki eğitim fakültelerinde verilen eğitim yetersiz ve sorunlu iki teklifim olacak: Birincisi MEB ‘na bağlı Eğitim Üniversitesi kurulması ve alınacak öğretmenlerin buradan temin edilmesi. İkincisi ise öğretmen adaylarının daha üniversiteye yerleşmeden istenen kişilik ve akademik yeterlilikler tespit edilerek objektif kriterlere bağlı bir düzenleme yapılması.
Yoksa bu akademinin kurulması, EĞİTİM FAKÜLTELERİNİN varlığını ve Öğretim Üyelerinin akademik yeterliliğini sorgulamaya, tartışmaya yol açacaktır. Kurumlara zara vermeden, bırakmadan sorunların çözümü daha kolay ve ekonomiktir.
En büyük israfımız beşeri sermaye denen yetişmiş insan kaynaklarıdır. Bu da ülkemize ve geleceğimize yapılacak en büyük kötülüktür.
AHMET KIRAÇ
EĞİTİM GÜCÜ SEN OSMANİYE İL TEMSİLCİSİ