Sendikalar üyelerinin özlük, sosyal, ekonomik vs. haklarını işverene karşı savunan tarafsız sivil toplum örgütleridir. Nihai amaçları çalışan ile işveren arasında köprü olmak, çözümler üretmek, işverenden üyeleri adına taleplerde bulunmak ve bu taleplerin sonuç vermesi için çaba göstermektir. Sendikal oluşumların amacı çözüm için bir köprü olmaktır; bu misyonu gerçekleştirmek için ise özellikle yasal metinleri (kanunlar, yönetmelikler vs.) kıstas almak ve adalet anlayışıyla, kamuoyunun yararına hareket etmek, faaliyet göstermek zorunlulukları vardır. Söz konusu yasal metinlerde günün şartlarına uygun güncellenmelerin yapılması veya yetersiz kalan yasal düzenlemelerde gerekli değişikliklerin gerçekleştirilmesi için yetkili mercilerle temaslarda bulunup varlık sebeplerine uygun olarak girişimlerde bulunurlar...
Ancak ülkemizde mevcut sendikaların birçoğu öteden beri sendikacılığı amacından saptırmış veya muhtelif art niyetlerle; kişisel itibarları peşinde, şahsi konfor alanları elde etmek veya çeşitli kazançlar elde etme aracı olarak kullanmaktadırlar. Bu durum Sendika yöneticiliğini, sorumluluklarından uzak, dolgun maaşlar veya koltuk sevdası peşinde koşan kişilerin üşüştüğü/tünediği bir konum haline getirmiştir.
Bazı Sendikalar aynı ideolojilere sahip çalışanların bir araya geldikleri -nerdeyse- siyasi parti veya tarikat olma yolundadırlar!
Sendika siyaset üstü olup aynı zamanda siyaseti kullanmalıdır. Siyasetin ve ideolojilerin oyuncağı olmamalıdır.
Aklınıza hangi sendikaların geldiğini biliyorum...
Bu durum sendikaların ne literatür tanımına uygundur ne de vicdanlarda yeri vardır.
Temsil edilmesi gereken çalışanların(üyelerin)haklarını savunmak için kendisine verilen vekâletin, temsiliyet yetkisinin kişisel çıkarlar ve hırslar için kullanılmasının çeşitli yapıların arka bahçesi haline getirilmesinin ve neticede üyelerin kendilerine verdiği yetkiyi amacı dışında kullanmanın etik ve ahlak kavramlarıyla da örtüşmediği açıktır.
Birlikte bir düşünelim,
-İşveren ile aynı ideolojiye sahip ve açık organik ilişkileri olan sendika ve yöneticileri, işverenden ne kadar bağımsız hareket edebilir!
-Peki işverenin karşı ideolojisine sahip sendika ve yöneticileri bu karşıtlık-kutuplaşma içerisinde ne kadar samimi sendikacılık yapabilir!
-Sendikaların işi ideolojiler değil HAK SAVUNMAKTIR!
-sendikalar sendikacılardan büyük olmalıdır, -sendika yöneticileri misafir, üyeler ev sahibidir.
Sendikacılığın geldiği noktayı herkesin bildiği bir örnekle özetleyelim.
Sendika düşünün kamu kurumlarına yönetici atanırken insanlara “sen şu kurumu tercih etme o kuruma biz şu kişi gitsin istiyoruz” diyen.
En acısı da ne biliyor musunuz sınavlardan daha başarılı olup hak etmesine rağmen sen vazgeç dedikleri kişi de genellikle üyeleri olanlar.
Ben biraz yumuşattım. Aslında Neredeyse üstü kapalı şekilde tehdit derecesinde konuşmalar…
Bu sözüm ona sendikacılar yüzünden insanlar sendikalara inançlarını yitirmiş durumda. Kendi üyelerinin haklarını savunmayı bırakın bir kenara, onlara haksızlık edebilen sendika, bu olumsuz algıya sebep olarak tüm memurların hakkına girmektedir. Kendinden olana bile zarar vermeyi sorun etmeyenler memur-sendika-devlet ilişkisine de zarar vermektedirler.
Gelelim bu yazının başlığındaki “kamu hizmeti olarak sendikacılık” ifadesine. Yukarıda da atıfta bulunduğum üzere mevzuat kavramı sendikacılıkta önemli bir yere sahiptir/ veya olmalıdır. Memur sendikaları üzerinden gidecek olursak burada işverenin devlet olduğunu görür ve devletle çalışanı arasındaki dilin yasalar olduğunu anlarız. Sendikaların da bir kanunu vardır ayrıca bu kanunlara uygun olarak bir de tüzükleri vardır. Dolayısıyla sendika devletten ayrı düşünülemez. Ancak siyasi yapılarla iç içe de olamaz. Aslında devletin işini kolaylaştıran yapılar olup bu yönüyle kamuya hizmet ederler.
Nasıl mı?
-Mevzuatların uygulanmasının takipçisi olarak
-Yasaları keyfiyetle uygulayan yöneticilere onların da memur olduklarını ve mevzuata uymak zorumda olduklarını hatırlatarak
-Devletin amir olarak atadığı kişileri temsiliyet sorumluluğuna davet ederek
.
Bunlar olunca
-Öğretmen mutlu olur, öğrenci kazanır, ülke kazanır…
-Memur mutlu olur, hizmet sunduğu vatandaş kazanır, ülke kazanır…
Sendikalar hizmet platformlarıdır, üyelerinin haklı talepleriyle hareket etmek zorundadır. Ancak sendikalar amacından saptıranlar yüzünden üyelerinin bile kendilerinden korkar hale gelen yapılar haline gelmişlerdir.
Hep derim: Sendikacılar üyelerinden korkmalıyken üyeler kendi sendika yönetiminden korkar hale gelmiş. Üye sendikaya istikamet vermeliyken sendika üyesine talimat veriyor!
“Sendika/lar, kendi üyesine mobing uygular hale gelmiş..”
Bu cümledeki çarpıklık her şeyi anlatmıyor mu!!
Bu sendikalara üye olan meslektaşlarımın düşünmelerini istirham ediyorum.
Kimin değirmenine su taşıyorsun ve neden? Değerinin bilinmediği, taleplerinin geçiştirildiği yerde durmak sana ne kazandırıyor?
Sen sadece bir sayı olmadığın yerlerde olmalısın.
Bir sendika gerçek rolünü yitirmişse üye orada sadece figürandır. Buna dur demek senin elinde..
Eğitim gücü sen, tüm bunları bilen, sendikacılığa da hak ettiği değeri geri kazandıracak olan ve ideolojilerden uzak, tarafsız, güçlü bir temsiliyetle bilinciyle hareket etmektedir.
Birlikte başaracağız.
Adalet pusulası ve sorumluluk bilinciyle…
Emrah KAPLAN
Eğitim Gücü Sen Muş İl Başkanı